Google

28 Aralık 2008 Pazar


Kadın Nasıl Tavlanır.?

1. Bir kadın seni ilginç buldu, sen de bu durumu ilginç buldun. Durum ilginç olmadığı gibi ilişkiyi ilk onun başlatması olasılığı da çok zayıftır. Toplum, her durumda kadının kitabıdır ve toplum der ki; ilişkiyi başlatan bir kadınsa o kadının kötü şöhreti vardır. Kadın için toplum, ilginç bir adamdan daha önemlidir. Kadınlar hakkındaki bu bilgiyi atlamamak gerekir.

2. Kesinlikle ilişkiyi başlatan sen olmalısın. Çünkü onların hisleri ve düşünceleri bütünüyle safsatadır.

3. Eğer başka bir erkekle çıkıyorsa ona adamın işe yaramaz olduğunu, onun tipi olmadığını, mutlaka yanlış bir tercih yapmış olduğunu söyle.

4. Kadınların hisleri ve düşünceleri önemsizmiş gibi, hatta yokmuş gibi davranmak en iyisidir. Onlar bu tutumunu "Bana kadın gibi davranıyor" diye yorumlayacaklardır.

5. Derin düşün. Bir kadına, kendi tarzınla onun ne kadar harika gözüktüğünü söyle, ama öyle ki, gözlerinle onun düşüncesini ve vücudunu yiyip bitirmek istediğini söyle. Bu onu etkileyecek ve ne kadar derin biri olduğunu düşünecektir. Kadınlar her türlü yalanın derin bir düşünce olduğunu sanırlar.

6. Zerre kadar gururun yokmuş gibi davran. Spor yap, iyi giyin, popüler ol. Bütün bunlar bir kadın için senin ne kadar ahlaksız, kadın meraklısı, yenir yutulur bir lokma olmadığının göstergesi olacaktır.

7. Başlangıçta seksten başka bir şey düşünme ve müşkülpesent olma. İyisine ulaşmak için yığınla kadını elden geçirmen lazım. Gururundan başka kaybedecek birşeyin yok. Gurur ise sadece kaybedenlerindir.

8. Kendini kaliteli, düzgün biri olarak gösterirsen bu kadınları soğutur. Çünkü, diğer bütün kadınların da bundan feci şekilde soğuyacağını kalplerinin ta derinlerinde bilirler.

9. Birsürü kadını seviyor olsan bile, kadınların herbiri, sadece kendilerini sevdiğini sanırlar.




10. Bütün kadınları çekici buluyormuşsun gibi davranırsan bütün kadınlar da seni çekici bulur. Çünkü, kadınlar kendi başlarına düşünemezler (toplum kadının kitabıdır, hatırlarsanız). Eğer diğer kadınlar sizi önemsemiyorsa, ancak o zaman o da sizi önemsemez.

11. Kadınlarla birlikte olduğun o değerli zamanlarda onları aşağıla, küçük düşür ve ne yaptığını biliyormuşsun gibi davran. Elbisesinin basit ama saçlarının şahane olduğunu söyle ona. Ona zamanla doğru dürüst giyinmeyi ve öpüşmeyi öğreteceğini söyle.

12. Şüphede misin, hemen davran; onu biryere götür, öp onu, dokun ona, nazikçe elinden tutup yatak odana götür onu. Kadınlar, senin onları harekete geçirmeni bekleyip dururlar. Eğer ne yapacağına kararsız kalırsan, öyle bir değişirler ki, neden hala birşey yapmıyor diye şaşırıp kalırlar. Bu, bir kadının bir erkeği ciddiye alması için neredeyse her kadının başvurduğu, erkeklerden istediği, bir kendine güven testidir. Kadınların da kendilerine ait bir zekası vardır diye düşünürsen, senin aptal olduğunu düşüneceklerdir.

13. Artık farkına var ki reddedilmek öyle çok da mühim bir şey değildir. Bir kadın sana hayır dediğinde, bunun, tam da o anda esen rüzgarın doğru yöne değil de ters yöne esmesinden hiç te farkı yoktur. Bütün kadınların birbirine benzemesi gibi okyanusta daha bir sürü balık vardır.

14. Reddedilmekten korkarsan, kadınların gerçekten bir karar verecekmiş gibi hissetmelerine neden olursun! Bundan ötürü seni küçümserler. Olası seçenekleri değerlendirip gerçekten bir sonuca ulaşabilecek duruma sokulmayı hiç bir kadın istemez elbette.

15. Kadınları sıraya diz. Üç kadına sevişme teklif et, biri kabul edecektir. Onlara böyle basit metodlarla yaklaşırsan gururları okşanacaktır.

16. Kadınların bildiği kadarıyla kelimeler, aşk ve ihanet içindir. Bundan dolayı ASLA ve ASLA bir kadına öpebilir miyim diye sorma. Onu dikkatle dinle ama sakın söylediği herhangi birşeye inanayım deme. Daha ziyade onu tanıdığın kadarıyla, onun sözlerini yorumla.

17. Kadınlar beyinli değil fizikli yaratıklardır. Yani onlara aşık olduğunu söylemektense elini doğruca kasıklarına götür.

18. Feminizmin bütün hedefleriyle - özellikle (her ne ise) ana fikriyle - bütünüyle hemfikir ol. Aslında herhangi bir kadının herhangi bir konuda söylediği herhangi bir şeyle aynı fikirde olmalısın. Lakin ne yaparsan yap hiç bir zaman bir kadına gerçekte nasıl davranman gerektiğini unutma, yoksa aziz olma tehlikesiyle her an karşılaşabilirsin ve kadınların bildiği kadarıyla bir aziz kötü bir şakadan başka birşey değildir. Bütün bunlardan yola çıkarak kadına, ne kadar akıllı ve cesur olduğunu ve fakat tıpkı diğer bütün kadınlar gibi kendi başının çaresine bakamayan, düşüncelerinin ve inançlarını önemsiz olduğunu hissettir.

YAY BURCU ERKEĞİ

Yay Burcu er­keklerinin garip bir huyu vardır. Bunlar büyük beyaz bir ata biner, dörtnala caddelerden geçerken, kılıçlarını sallar ve davalarını savunurlar. Başka bir garip huylan daha vardır. Sirkteki palyaçolar gibi taklalar atar, fillerle kaba sakallı hanımı ayırdedemeyerek birbirine karıştırır, sonra sevinç-parauk helvalarını yerler.
Bu adam belirli manevralarla ele geçirilebilir. Ama ce şunu beyaz atından indirmeniz, şu fillerden uzak­laştırmanız ve tabii o sakallı hanıma da yol vermeniz ge­rekiyor. Davalar ve sirklerden aile hayatı yaşamaya zaman kalmaz, kaldı ki duygusal el tutuşmalara.
Hemen hemen her zaman O’nun çevresinde bir kalabalık bulunur. Bu da başka bir engeldir. O’na yaklaş­mak için bütün bu insanların arasından kendinise yol açmak zorunda kalacaksınız. Ama karamsar olmayın çünkü bu adam son derece iyimser bir insandır. O kadar iyimserdir ki, düşmanları kendisine bir kutu at gübresi gönderseler, hiç alınmaz. Atı göndermeyi unuttuklarını düşünür. Bu çeşit bir iyimserlik tehlikeli olabilir.
Bu da, gerçekten körü körüne inancın başka bîr şeklidir. Yay erkeğinde bunlardan yığınlarla vardır. Şimdi körü körüne inanca bir diyeceğim yok. Kendim de bir ateş burcundan olduğum için, bunu anlarım. Ancak, böyle safça bir inanış Yay * in sık sik çamura düşmesine neden olabilir. Elinde yay ve okla sürekli gökyüzüne bakarak ve hiç kim­senin ulaşmaya cesaret edemeyeceği bir hedef arayarak koşarken çamura düşmek kolaydır. Aslında hiç kimse böyle bir hedefe uiaşmaya çalışacak kadar sağduyudan yoksun değildir.
Güvenmek çok iyi bir şeydir, ancak yanlış insanlara güvenmek, bir yarış atını bile yavaşlatabilir. O, kelimenin tam anlamıyla gözü kapalı bir hayalci değildir. O’nun ha­yalleri her zaman Jüpiter’in zeki mantığının ve merakının süzgecinden geçer. Eğer bunlar Yay’ın dürüst kontrolü altında bulunursa, herhalde çılgınca oldukları kadar yararlı da olacaklardır; henüz dünya bunlara hazır olmasa bile, En ufak bir gerçekleşme umudu olduğu zaman, Yay boya­larını çıkarıp hayallerini en canlı ve cesur renklerle boya-yacaktır. Ancak, ileriye yönelik fikirleri ezmek için bekle­yen ve kendilerini kanıtlama şansını tanımadan bunlan boğan geri kafalılar her zaman bulunur ve ortalıkta ne çok geri kafalı bulunduğuna biliyorsunuz.
Yükseklerde dolaşan hayal gücü O’nun düşmesine veya iflas etmesine neden olabilir. Ama çok şükür ki, şans perisi her zaman O’nu tam zamanında kurtarır. Bu adam genellikle o kadar şanslıdır ki, bu kadarı haksızlık gibi görünebilir. O, dağ başına maden aramaya gitse ve bir tor­ba kaya parçasıyla dönse, bunların altın olmayışına bîr süre ağladıktan sonra uranyum olduklarını keşfeder. Met­ronun girişinde ayağınızın dibinde parlak bir şey görüp te alsanız alüminyum jiklet kağıdı olduğunu görürsünüz. Onu Yay eğilip alsa, Harry Winston’un taksiye el sallarken düşürdüğü Hope Elmasının parçası çıkar.
Bu çeşit bir talihi olunca, Yay doğal olarak iyimserdr. Her zaman kayanın kaya, Alüminyum kağıdının da alü­minyum olduğu günler vardır, ancak tipik Yay böyle ezici darbelerin etkisinden çabuk kurtulur. Sizin Jüpiter erke­ğinin aşktaki şansı da aynen böyledir. O şanslıdır. Şansı yaver gitmediği zaman, çabucak kendini toparlar. O, dürüst olmayan insanları diğerlerinden ayırır, çevresinde bu kadar arkadaşı ve dostu olmasının nedeni de budur. İnsanların dış görünüşünün ötesine bakarak aldatıcı olmayan gerçek değerleri arar. Bu, düşmanları olmaması demek değildir. Kuşkusuz düşmanı da vardır, ama başka bu rçl ardaki in­sanların düşmanlarına oranla, Yay’ın düşmanlarının sa­yısı daha azdır. O’nun içtenlikle söylediği sözlere güce-nenler boğazını sıkıp boğmak isteyebilirler, ancak genel-iîjde eninde sonunda kötü niyetli olmadığını anlarlar. Yay erkeğinin günahı hiç bir zaman kasten acımasızca kötülük )’. etmek değildir, sadece nezaketsizlik ve düşüncesizliktir. (; Artık anlamış bulunuyorsunuz ki, Yay’ın konuş­ması, sembolik oku kadar direkttir. Çirkin şeyler söyle­yebilir ve eğer O’na aşıksanız, bu sözleri yanma kar kala­bilir. Ancak, henüz tanıştığınız bir Yay erkeği parlak, dik­katli bakışlarını yüzüne dikerek size. tam bir erkeğin met­res olarak seçeceği kız olduğunuzu söylediği zaman O’na ne kadar içerlerseniz haklı olursunuz. Bütün gücünüzle Suratına bir tokat indirmeye hazırlanırken, yüzüne o masum,,çocukça ifadeyi takınarak silahınızı elinizden alan jir içtenlikle, asıl istemek istediği şeyin şu olduğunu İÇiklar; orta çağdaki krallar ve aristokratlar çıkarlarını İüşünerek evlenirlermiş ve bu yüzden eşleri çoğunlukla isil kan taşıyan çirkin ve sıkıcı yaratıklar olurmuş. Öte /andan metresleri, kurallar el verse aşık olup evlenmek için seçecekleri, çok güzel ve zeki kadınlarmış. Yay bunlan okumaktadır, çünkü özellikle o çağda olup bitenleri merak
eder. Siz bu sözleri dinleyince sakinleşirsiniz ve hatta kendinizi biraz mağrur hissedersiniz. Öyle ya, mecbur ol­madıkça kaç erkek tarih okumak için saatlerini harcar? O bir dahi olmalı. Düşünün bir kez, bir entellektüelin eşi olabilirsiniz! Yanlış. Bir entellektüelin metresi olabilirsi­niz. Siz O’nun beynini böyle değerlendirmeye başlayınca, farkında olmadan asıl teklif ettiği şeyi olumlu karşılamış olacaksınız. O da hemen harekete geçecek ve siz düşmüş bir kadın olacaksınız.
Kadınlar çoğunlukla Yay’ın davranışlarım yanlış yorumlar ve aralarındaki ilişkiyi gerçekte olduğundan daha fazla ciddi zannederler. Aynı şekilde; hafif, fiziksel olma­yan bir arkadaşlık, sadece arkadaşça dolaşacağı bir kız ararken de, karanlık emeller peşinde koştuğu samlabilir. Her iki şekilde de yay zararlı çıkar. Ama O gene de şanslıdır ve bütün bu karışıklık düzelir. O bir flörttür, bu irkar edilemez, ancak yalnızca seks aramamaktadır. Ö değişiklikten ve kafaca uyarılmaktan hoşlanır. O sadece kendisini oyalarken bir kadın O’na yapışacak olursa, ara­larında geçen herşeyin şakadan başka bir şey olmadığını anlatmaya çalışacaktır. Bu durumda kızcağızın yapacağı hiçbir şey kalmaz. O sadece arkadaşça davranmaktadır.
O her zaman size duymak istediğiniz şeyleri söyle­meyecek. Çoğunlukla açık sözlülüğü ve utandırıcı soru­larıyla saçlarınızı diken diken edecek. Ama arada sırada öyle özel, öyle harikulade bir şey söyleyecek ki, size şarkı söylüyormuş gibi gelecek.
Size bir örnek vereyim. Sahne: Bir kahvehane. Tam O’nu sevdiğinizi söylemek için cesaretinizi topladığınız sırada, O hilesiz mavi gözlerini -veya kırpmadan baktığı kahverengi gözlerini- kocaman açarak size bakar ve me­rakla sorar; “Bu kadar kısa boylu olduğun için neler hisse­diyorsun? Bu seni sinirli filan yapmıyor ya?” Yutkunarak, erkekliğinize yakışır şekilde kendinizi toparlamaya çalı­şırken, ekler, “Aldırma. Kısa boylu bir çok erkek var. Örneğin Napolyon. Ve Fiarello Guardia” Bu neredeyse ha­karet üstüne hakaret demektir. Hiç kimsenin bu kadın kadar kabalığı haketmediğini düşünerek, tam kalkıp gitmek üzereyken, O hülyali dalgın bir bakışla, “Fasulye sırığı gibi erkeklerden nefret ederim” der. “Sen kusursuzsun. Bu gece birlikte buraya doğru yürürken dikkat ettim. Boyları­mız birbirine çok uyuyor.”
Oturun yerinize. Kalıyorsunuz. Uzun bir süre için. Arkadaş canlısı, samimi Yay kızı, garip bir çekicilikle kalbinizi fethetti. O her zaman biraz açık sözlü olacaktır, çünkü dünyayı, o komik pembe gözlüklerle bile, aynen olduğu gibi görür. Kabul etmeniz gerekir ki, bu da bir ye­tenektir. Her durumu açık, anlaşılır bir mantıkla ele almak, herşeyi olduğu gibi kabul etmeye karar vermek herkesin harcı değildir.
Yay kadınları her zaman, her yerde görülen pollyan-na’lardır. Daha çok para kazanmanızı dilediğini söyleye­rek, şu sözleri eklediği zaman kırılırsınız: “Kuşkusuz, fazla para insanları bencil yapar. Belki de fakir olduğun için şanslısın”. Kabul etmek gerekir ki, bu bir çeşit solak iyimserliktir, ama buna alışacaksınız. Bu kız size hiçbir zaman yaian söylemeyecektir. İçinizden “keşke biraz yalan söylese” dediğiniz zamanlar olacaktır. Birlikte olmadığınız geceleri nasıl geçirdiğini merak ettiğinizi belli ederseniz, geçen yaz tatilinde tanıştığı yakışıklı adama yazdığı mektuplar ve telefonla yapılan kaç buluşma teklifini geri çevirdiği konusunda size son derece dürüst, ayrıntılı rapor verecektir. Hatta belki de sıkıntılarını uykusuzluğa bağ­layarak, geceleri uyanık yatarken size karşı duyduğu şeyin aşk değil de, acaba arkadaşlık mı olduğunu düşündüğünü anlatacaktır. İçinizden O’na bağırmak gelecek, “Tanrı aşkına, arada sırada yalan söyle ne olur! Bir erkeğin de gururu vardır”. Sakın fazla yüksek sesle bağırmayın, sonra O’nu incitirsiniz. Hem kendisi de ateş almayan cinsten biri değildir. Yay kızlarının oldukça ateşli öfkeler içinde ken­dilerini kaybettikleri bilinir.
Yoksa o, birlikte sinemaya gidecekleri zaman küçük kız kardeşini de getirip getirmeyeceğini sorduğunda, “Aaa, umarım evlendikten sonra da sürekli asılmaz”, diye ağzın­dan kaçırdığına mı alınmıştı?” Belki de genç kızdan ger­çekten hoşlanabilirdi ama, Yay’lardaki evlendikten sonra eş yakınlarının nefes aldırmamaları korkusu O’nun böyle düşüncesizce ve patavatsızca birşey söylemesine neden olmuştu. Şimdi bozuştuğu erkek kadar O’nun kız karde-
sini de özltiyordu, ne var ki ne demek istediğini açıklamak İçin artık çok geçti ve O’nu hiç kimse anlamayacaktı.
Yay kızı için, bütün mantıklı düşüncelere karşın, böyle içinden çıkılmaz durumları anlamak olanaksızdır ve bu O’nu çoğunlukla asla gidilmemesi gereken bir romans ülkesine götürür; ateşin ne zaman ve neden alevleneceğini bilmez ve alevlendiği zaman yanacağından korkar. Sonra işi oluruna bırakır, hiç kimseyi ciddiye almaz. Açıkça flört eder ama, sürekli veya sonsuza kadar sürecek ciddi bir ilişki kurmayı düşünmez ve böylece soğuk ve kalpsiz bir kadın olarak tanınır. Bir ateş burcu hiçbir zaman soğuk ve kalpsiz değildir, ancak bunu bilmeyen astroloji cahili pek çok erkek vardır. Böyle olaylar yüzünden bir Yay kızı bekar kalırsa, kesinlikle hayata küsmüş, kabuğuna çekilmiş bir ihtiyar olmayacaktır. O gene de yaşamın tadını çıkaracak ve çok eğlenecektir. Bir erkek yerine çevresinde dolaşan bir çok erkek olacak ve O onların hepsinden hoşlanacaktır.
Gerçek şudur ki, O kalbi güven dolu bir çocuktur. Görünüşü o kadar saftır ki, kurtlara, tatlılıkla adam kandırma ustalarına ve şarlatanlara cesaret verir. Ne kadar akıllıca tartıştığını ve nasıl şaşırtıcı şekilde mantıklı olabildiğini unutun. Tüm bunların O’nun kalbiyle hiçbir il­gisi yoktur. Kafası tartışma götürmez. Parlak ve zekidir ve herhangi bir tehlikeden kendini kurtaracak güçtedir. Ama kalbi savunmasızdır. Sık sık düşer yaralanır.
O’nun bir başka özelliği de, biraz sakar olmasıdır. Bazen Yay kızı safkan, soylu bir at edasıyla caddeden aşağıya yürüyüp giderken O’nun gördüğünüz en zarif kadın olduğunu düşünürsünüz. Sonra birdenbire ayağı kaldırımdaki bir yarığa takılıp sendeleyince, dengesinibulmak için beceriksizce oradaki manavın tentesine sarılır ve iki sandık portakalın altüst olmasına neden olur. Manav belki biraz küfreder ama, çok geçmeden omzunu silkeler. O’na aldırmamasına söyleyerek eline bir salkım üzüm tutuşturur. Yay’ın neşesi en katı kalpleri bile eritir. Arada sırada bu kız size, kuyruğunu dostça sallayan ve ayağınızın üstünden geçen sakar bir köpek yavrusunu hatırlatacaktır. Böyle cana yakın köpekçileri pek çok insan sever ve besler. Tabii, köpekleri beslemek ucuza gelir. Tipik Jüpiter kızı çok iştahlıdır. O iyi yiyecekleri ve şarabı, güzel giysileri sever ve yolculukta hep birinci sınıfı seçer. Yay’lar do­ğuştan savurgandır . Paraya hiç değer vermezler ve onlara bir doların ne demek olduğunu anlatmak epeyce zaman alır. O’na kredi kartınızı ödünç vermeden önce yükselen bur­cunu dikkatle inceleyin.

8 Aralık 2008 Pazartesi

ÇÖREK OTU


Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) 14 asır önce şöyle buyurmuştu
“ buyurmuşlardır. (Buhârî, Tıbb, 7; Müslim, Selâm, 88)
"Ya Ali evinde bal ve çörek otu bulunduran kimse için melekler istiğfar getitirir."
O zamanlardan günümüze kadar geçen asırlar boyunca, bu ufak taneli gıdada her hastalığa şifânın olabileceğine birçok kimse dudak bükmüştü. Ama müslümanların yapması gerekeni Maren Franz adlı bir Alman yaptı ve çörek otunun sağlığımız üzerindeki faydalarını araştırıp, bu konudaki yayınları bir araya getirdi. Sonuçta:”Tabiattan Gelen Şifâ Kaynağı: ÇÖREKOTU” adıyla dilimize tercüme edilen 96 sayfalık bir kitap ortaya çıktı. Üstelik, Peygamberimizin çörek otuyla ilgili hadisinin kendisini uyardığını ve bu sözü rehber alarak bu kitabı hazırlamaya giriştiğini önsözde belirterek...
Bu yazımızda Maren Franz’ın kitabından yola çıkarak, çörek otunun mucizevi tesirlerini tanıtmaya çalışacağız.
Çörek otu niçin değerli?
Çörek otunun tohumunda doymamış yağ asiti, eterli yağ, vitaminler ve organizma için zaruri olan ve çok az miktarda tüketilmesi gereken değerli maddeler bulunur. Bu maddelerin karışımı, hasta kişinin iyileşmesine vesile olur.
Çörek otu tohumunda bulunan doymamış yağ asitinin metabolizmaya müsbet yönde tesir ettiği, bağışıklığı arttırdığı ve allerjiyi durdurduğu ispatlanmıştır. Bu sebepten çörek otunun astım, bağışıklığın zayıflığından meydana gelen marazlar ile sinir ve deri hastalıklarında başarılı sonuçlar vermesine şaşırmamalıdır.
Bu iyileştirici tesir, çörek otunu yemeklerde de kullanılan ve sevilen bir gıda haline getirmiştir. Zamanımızda özellikle ABD ve Avrupa’nın büyük ülkelerinde çörek otuna talep çok artmış, istekler karşılanamaz hâle gelmiştir. Almanya’da ise çörek otu tohumu ve yağı, saf veya hap şeklinde eczanelerde ve baharatçılarda yer almaya başlamıştır.
Savunma sistemimiz ve çörek otu:
Sağlam bir savunma sistemine sahip olan kişi, kendini genelde iyi hisseder ve nâdiren hastalanır. Çünkü rahatsızlıklara karşı mukavemeti fazla demektir. Böyle olunca mikrop, virüs ve mantarlarla baş edebilir.
Savunma sistemi zayıfladığında, şu hastalıklar ortaya çıkabilir:
•Mikroplu hastalıklar, bilhassa sık sık grip olma ve mesane iltihabı.
•Deri, mukoza ve bağırsakta mantarların oluşması.
•İnatçı herpes (uçuk).
•Sindirim sistemi bozukluklarından meydana gelen ishâl ve zayıflama.
•Kaşıntılı deri hastalıkları.
•Kronik (müzmin) rahatsızlıklar.
•Kanda dolaşım bozukluğu, yüzde belirli solukluk.
•Kronik yorgunluk.
•Cinsî isteksizlik.
•Uyku bozuklukları
Saymış olduğumuz bu hastalıklara yakalanmamak için savunma (immux) sistemimizin kuvvetli olması gerekir. Çörek otunun ise, immun sistemi güçlendirdiği binlerce yıldan beri bilinmektedir. Çörek otu, savunma sistemini dengelemekte ve mümkün olduğu kadar iyi çalışmasını sağlamaktadır.
Çörek otunun bu özelliği nereden kaynaklanır? Bilim adamları, bu sorunun cevabını modern teknolojinin yardımıyla bulmuşlardır. “Çörek otunun tohumunda organizmayı destekleyen yüzden fazla madde vardır.”
Kara mucizenin muhtevası:
Çörek otunun tohumunda takriben %38 oranında karbonhidrat, %35 oranında çeşitli yağlar, %21 oranında da albumin bulunur. Geri kalan %6 ise, yüzden fazla maddeden oluşur. Bu orana çok değerli olan doymamış yağ asitleri de dahildir. Linolen asidi, alfa linolenasidi ve iç yağı bunlar arasındadır. Eterli yağlar olarak kofur, nigellon, alfa-pinen vb. mevcuttur. Çok az miktarda bazı vitaminler (B1, B2, B6 folasidi niacin), mineraller (demir, kalsiyum, magnezyum, çinko ve selen) ve amino asitleri vardır.
Doymamış yağ asitleri ve eterli yağ, savunma sisteminde çok yararlıdır. Vitamin ve mineraller, savunma sisteminin işlemesinde önemli rol oynar. Çörek otunun tesiri, çok sayıdaki bu maddelerin karışımından gelmektedir.
Doymamış yağ asitlerin faydaları:
Doymamış yağ asitleri, metabolizmaya yardım eder. Hücrelerin büyümesi, gelişmesi ve yenilenmesinde yine buna ihtiyaç vardır. Ayrıca vücudun ihtiyacı olan hormonların gelişmesinde yardımcı olur. Yine alerjik sinyaller gönderen histamin gibi maddelerin artmasını engeller.
İşte doymamış yağ asitlerin faydaları:
•Hormanların yapımına katkıda bulunduklarından, sağlıklı bir savunma-hormon ve sinir sisteminin oluşumunu sağlar.
•Savunma ablukasının kaldırılmasında yardımcı olur.
•Savunma hücrelerinin gereğinden fazla çalışmasını engeller.
•Hücrelerin dağılımı, yenilenmesi ve hücre duvarlarının sağlam olmasına katkıda bulunur.
•Kandaki kolesterolü normale döndürür.
•Kan damarlarının gerginleşmesini ve dolaşım hızını tanzim ederek tıkanmayı önler.
•Tansiyonu düşürüp damar sertleşmesi ve kalp enfarktüsü riskini azaltır.
•Yaraların çabuk iyileşmesine, derinin pürüzsüz olmasına yardım eder.
İnsan vücudu, doymamış yağ asitlerini üretemediği için, dışarıdan almaya mecburdur. Bir gram çörek otu yağı, bu açıdan günlük ihtiyacımızı karşılamaktadır.
Çörek otunun diğer tesirleri
•Çörek otundaki nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunu genişletip kramp gidericidir. Ayrıca ifrazı geliştirip öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücüdür. Devamlı kullanımda kan şekerini düşürür.
•Çörek otundaki B1, B2 ve B6 vitaminleri, birçok enzimlerin üretiminde önem taşır. Zira bunlar, savunma ablukalarını yok eder ve boyun altı bezini; dolayısı ile savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon hastalıklarının riskini azaltır. Bunun yanısıra hücre yenilenmesinde de lüzumlûdur.
• Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini güçlendirir. Selen, vücudun zehirli maddeleri atmasında yardımcı olur.
Çörek otunun faydaları:
Bu kadar mükemmel olarak yaratılan ve Efendimiz’in (a.s.m.) methine mazhar olan çörek otu, bütün bu özellikleri ile:
•Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir.
•İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.
•Kan şekerini düşürür.
•Damar hastalıklarını önler.
•Hazmı kolaylaştırır.
•Vücuttaki zehirleri süzerek atar.
•İdrar söktürücü özelliği ile safraya iyi gelir.
•Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır.
•Alerjiyi önler.
•Savunma sistemini dengeler.
•Hormon sistemini ve ruh hâlini sağlamlaştırır.
Özel hallerde faydaları:
•Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri hastalıklarına, astım ile alerjiye iyi gelir.
•Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik devresindeki şikayetleri azaltır. Yan tesiri olmayıp, bu devredeki hanımlara ve bebeklerini ana sütüyle besleyenler için süt kalitesinin bebeğe daha yarayışlı olmasını sağlar.
•Egzamalı deriye sık sık çörek otu yağı sürüldüğünde deri çabuk iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü tesirinden dolayı çok fayda verir.
Bazı Hastalıklarda Çörek Otu:
•Hazım zorluğu ve mide şişkinliklerinde çörek otu eskiden beri bilinmektedir.
•Hemoroide iyi gelir, çünkü damarları güçlendirir ve kan dolaşımını hızlandırır.
•Romatizma, şeker hastalığı ve kolesterolün yükselmesi gibi metabolizma hastalıklarına faydalıdır.
•İktidarsızlık ve kısırlıkta yine yarar verici tesire sahiptir. Çünkü çörek otu, cinsî hormanları tanzim etmekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.
•Çörek otu yağı kadınlardaki ay hâli sancıları ve diş ağrılarına karşı yine başarıyla kullanılmaktadır.
Sağlıklı olmak için çörek otu kürü:
Tabii muhtevası ile savunma sistemine, metabolizma ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksin adı verilen zehirli maddelerden temizler, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cildi parlaklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm sağlar.
Çörek otu savunma (immun) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve tabii antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara şifâ olmaktadır. Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesine ve kepeğe karşı da tesirlidir.
Maren Franz’ın kitabından naklettiğimiz bu satırlar, çörek otunu “ölümden başka her derde deva” olarak tarif eden Peygamberimizin(a.s.m.) yüceliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü Efendimiz(a.s.m.) çörek otunun daha yeni keşfedilen bu mucizevî özelliklerini asırlar öncesinden görmüş ve bunu da, kıyamete kadar gelecek olan insanların en iyi anlayacağı şekilde ifade etmiştir: